Oyun Oynayarak Öğreniyoruz…

Birçok insan oyun yoluyla öğrenme teorisine karşı çıkar çünkü çocukların yeni bilgi edinemediğini düşünürler. Aslında oyun, çocukların dünyayı genç yaşta anlamlandırmayı ilk öğrendikleri yoldur.
Çocuklar yetişkinlerin etraflarıyla nasıl etkileşime girdiğini izlerken, yüz ifadelerinden ses tonlarına kadar bir çok ince ayrıntıyı yakalarlar.
İşlerin nasıl yürüdüğünü anlamak, başkalarıyla iletişim kurup ve birlikte çalışmayı öğrenmek için farklı roller araştırırlar. Bunlar standart bir müfredat tarafından öğretilemez, ancak oyun yöntemi ile geliştirilmeleri gerekir.

Oyun yoluyla öğrenme, bir çocuğun öğrenebilmesi için en iyi yöntem olarak görülmüştür. Margaret McMillan (1860-1931), çocukları fiziksel ve duygusal olarak sağlıklı tutmak için ücretsiz okul yemekleri, meyve ve süt verilmesini ve bolca egzersiz yaptırılması gerektiğini önerdi. Rudolf Steiner (1861-1925) ise, oyun zamanının çocukların konuşmalarına, sosyal olarak etkileşime girmelerine, hayal güçlerini ve zihinsel becerilerini kullanmalarına izin verdiğine inanıyordu. Marie Montessori (1870-1952) de,  çocukların hareketleri ve duyularını kullanarak etkinlik yaptıklarında çok kolay öğrendiklerini düşünüyordu.
Daha çağdaş bir yaklaşımda, Ulusal Küçük Çocuk Eğitim Derneği (NAEYC) gibi kuruluşlar, yetişkin rehberler eşliğindeki çocukların deneyimleyerek öğrenme ve kişiselleştirilmiş öğrenme yöntemlerini teşvik eder. Oyun yoluyla öğrenmenin çocuk eğitiminde çok önemli bir faktör olduğu konusunda Piaget’in bir çok açıklaması vardır.

Ancak teknolojik gelişmeler sebebiyle, son yıllarda çocuklarda oyun oynama süresi oldukça azaldı, teknoloji ise oyun oynamanın yerini aldı.  Hatta durum daha çok teknoloji ile “oyun oynamaya” bile dönüştü. Günümüz şartlarında, çocuklarımızı teknolojik cihazlardan tamamen uzak tutmak neredeyse imkansızdır. Maalesef bu gerçeği kabul etmemiz gerekli. Çocuklarımızın çocuklukları, biz ebeveynlerin çocukluklarından çok farklı oluyor ve olacaktır. Bu durumun iyi yönlerinden faydalanacağımız gibi zararlarından da çocuklarımızı korumamız gerekli. Çocukların evlerinde kendi kendilerine veya dışarıda arkadaşlarıyla birlikte  oyun oynayarak geçirdikleri zamanın azaldığı, bunun yerine de teknolojinin girdiğini yadsıyamayız. Teknolojiyi hayatımızdan tamamen çıkaramayacağımız gibi onu hayatımızın merkezine de alamayız. Bu konuda mutlaka bir denge kurulması gerekiyor. Çünkü bilmeliyiz ki, bazı bilimsel makalelerde, teknolojinin eleştirel düşünme ve analiz yeteneğinde düşüş meydana getirdiği bile vurgulanır. Bu sebeple, çocuklarımızın deneyimli eğitmenlerin eşliğinde, kendi yaş gruplarıyla bir araya gelerek oyunlar oynadığı, paylaşarak etkinlikler yaptığı, eğlenerek öğrendikleri ortamlar olan anaokulları, çocuklarımız için bir zarurettir.   

Limon Ağacı Anaokulu olarak, çocuklar için oyunun ne kadar önemli oldugunu biliyoruz ve eğitim programımızı çocuklarımıza daha fazla özgürlük verecek şekilde sürekli geliştiriyoruz.
İnanıyoruz ki, bu temeller küçük yaşlarda attıldıkça, çocukları eğitim hayatları ve tüm yaşamları boyunca başarıya hazırlarlar. Ve daha da önemlisi çocuklarımız mutlu bireyler olarak yetişirler.